Taraftar Olmanın Sorumluluğu ve Etki Alanı
Taraftar Olmanın Sorumluluğu ve Etki Alanı

Taraftar Olmanın Sorumluluğu ve Etki Alanı

Sporda Aktif ve Pasif Katılımcı

Spor denildiği zaman içerisinde aktif ve pasif olmak üzere iki farklı katılımcı tipinin yer aldığını söyleyebiliriz. İki tip katılımcının spor endüstrisi içerisinde yer alması birbirlerini besliyor olmalarından dolayı oldukça önemli. Günümüzde de sporun endüstri olarak bu denli büyük olması buna bağlıdır. Bu sebeple aktif ve pasif katılımcıların varlığı endüstrinin ayakta kalması için sürdürülebilir olması gerekiyor.

Peki sporun içerisinde aktif ve pasif katılımcı nasıl olunuyor?

Bu soruya daha anlaşılabilir olacağını düşündüğüm için futbol branşını örnek göstererek cevap vereceğim. Futbolun içerisinde aktif katılımcı, saha içinde performans gösteren futbolcular ve kulüplerin yöneticileri oluyor. Pasif katılımcı ise, maç günü olsun veya olmasın bir şekilde takımını destekleyen futbolseverler yani taraftarlar oluyor.

Tabii burada bir konunun altını çizmek de fayda var. Spor endüstrisinin varlık amacı, aktif sporcular gibi aktif katılımcılar değil, tam aksine pasif katılımcılar yani taraftarlar olmaktadır. Bu konuya dair TFF (Türkiye Futbol Federasyonu) tarafından 2009 yılı ağustos ayında yayınlanan “Taraftar Memnuniyeti” başlıklı çalışmada aşağıdaki açıklamaya yer verilmiştir.

Spor kulüplerinin amaçlarına bakıldığında belli noktalarda birbirine benzeyen belli noktalarda ise farklılık taşıyan çeşitli unsurlar karşımıza çıksa da günümüzün spor endüstrisinde esas amacın bir bakıma müşteri konumundaki taraftara hizmet olduğunu açıkça görmek gerekir.”

Bu bağlamda pasif katılımcı olarak yer alan taraftar olmanın sorumluluğu etkin bir işleve sahip olabiliyor. Bazı durumlarda futbolcuların gösterdikleri performansa veya kulüp yöneticilerinin aldıkları kararlara karşı söz söyleyebiliyorlar. Böyle bir durum söz konusu olduğunda performansın veya kararın altına doğrudan kendileri imza atmıyor ancak atılan imzalara yön verebiliyorlar. Bu sebeple taraftarların aktif katılımcı olarak olmasa da pasif katılımcı olarak etki alanları oldukça yüksek diyebiliriz.

Taraftar olmanın sorumluluğu hakkında bir görsel.

Yakın zamanda ise, Avrupa’nın 12 köklü kulübü yayın hakları için UEFA ve FIFA ile anlaşmazlıklarından dolayı gündeme gelmiştir. Bu sebeple Avrupa Süper Ligi adı altında futbolun köklü organizasyonlarına karşı birçok futbol kulübünün yöneticileri bir araya gelerek karar aldılar. Alınan bu kararın karşısında yer alan birçok futbol kulübünün taraftarları bir araya gelerek protestolar yaptı. Yapılan protestoların kararın iptal olması noktasında oldukça etkili olduğunu ve kısa süre içerisinde istedikleri sonucu da gördüklerini hatırlatmak isterim.

Futbol tarihinin önemli isimlerinden David Beckham ve Eric Cantona ise o günlerde kendi sosyal medya hesabında şu açıklamayı yapmıştı:

Futbolu çok seven herhangi birisiyim. Futbol, hayatımın hatırladığım tüm kısımlarında yer tuttu ve onun hala hayranıyım. Bir oyuncu ve kulüp sahibi olarak, taraftar olmadan bu sporun hiçbir anlamı olmadığının farkındayım. Futbol herkes içindir. Bu nedenle adil olmalıyız ve buna imkan sağlayan turnuvalar düzenlemeliyiz. Futbolun değerlerini koruyamazsak sevdiğimiz bu oyun tehlikeye girer…

David Beckham

Taraftarlar futboldaki en önemli şeydir ve saygıyı hak ediyorlar. Bu girişimde yer alan kulüpler, katılmadan önce taraftarlarının fikrini sordu mu? Sormadı ve bu gerçekten utanç verici bir durum.

Eric Cantona

Taraftar Olmanın Sorumluluğu: Filistin Meselesi

Tarafta olmanın sorumluluğu konusuna örnek bir görsel

Son günlerde Filistin ve İsrail arasındaki gelişmelere daha doğrusu yapılan soykırıma karşı spor camiası oldukça sessiz kaldı. Beklenilen tepkileri çok göremesek de İskoçya’nın köklü takımlarından birisi olan Celtic taraftarları oldukça etkin bir rol oynuyor.

Gelişmelerin yaşandığı ilk günlerden itibaren Celtic taraftarı takımlarında İsrailli futbolcu olmasına rağmen Filistin’e destek içeren pankartlar açmıştır. Şampiyonlar Ligi maçı öncesinde de kulüp yetkililerinin uyarılarına rağmen daha da yüksek ses çıkarmışlar ve özel olarak kareografi hazırlamışlardı. Bununla birlikte “asla yalnız yürümeyeceksin” adlı şarkıyı da Filistin için hep birlikte tek ses halinde söylediler.

Celtic takımının taraftarları sadece futbola olan tutkuları ile değil aynı zamanda futbol dışında gelişen hassas konulara karşı da oldukça mücadele gösteriyor. Benzer olaylar 2016 yılında yaşandığında da Celtic taraftarı yine tepkisini göstermiş, maç günü tribünlerde Filistin bayrakları açmışlardı. Bu duruma karşı UEFA ise, kulübe belli bir miktarda para cezası vererek karşılık gösterdi. Ancak bu karara karşı Filistin’de birçok gencin Celtic taraftarına harçlıklarını göndermesi ve Celtic taraftarının da Filistin’e destek kampanyası organize ederek verilen para cezasının iki katını toplamasıyla karşılık bulmuştu.

Taraftar olmanın sorumluluğu

Celtic taraftarlarının Filistin’e verdikleri destek sayesinde yapılan soykırım tüm dünyada gündem oldu. Yapılan soykırıma karşı sessizliğe gömülmek yerine büyük bir ses oldular. Bu sebeple spor gibi büyük endüstriler, taraftarlara karşı sorumluluk üstlenmektedir. Sadece futbolcuların ve yöneticilerin değil taraftarların da duygu ve düşünceleri değer görebiliyor. Sadece iş birliği içerisinde olmalı ve kendi gücümüz doğrultusunda anlamlı bir şeyler yapmaya çalışmalıyız.

Filistin’de yaşanan insanlık dışı olaylarla ilgili “Gazzeli Parkur Sporcuları” hakkında yayınladığım bir başka içeriğimi de okuyabilirsiniz. Her bir birey farklı bir sorumluluk alanını dolduruyor. Küçük-büyük demeden niyetimiz doğrultusunda hareket etmeliyiz. Her büyük düşüncenin veya eylemin küçük parçalardan oluştuğunu unutmamak ümidiyle.

Asla yalnız yürümeyeceksin Filistin!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir