Koşu Bandında Koşmak
Dünya genelinde sağlıklı ve fit kalabilmek için çoğu insan antrenman yapmaya, hareket etmeye özen göstermektedir. Günlük hayatın akışı içerisinde ise, antrenman için gerekli zaman ve/veya mekan bulunamayabiliyor. Bu duruma çözüm olması amacıyla koşu bandında koşmak gibi daha pratik yöntemler değerlendirilmektedir.
Koşu bandında koşmak, ister elde olmayan doğa olaylarından kaynaklı, ister kişilerin kendi tercihlerinden dolayı dışarısı yerine kapalı alanlarda koşu yapmak için tercih edilmektedir.
Koşu bandında koşmak, hangi sebeple olursa olsun, fayda-zarar ilişkisi üzerinden düşünülmesi gereken bir konudur.
Biz de, bu konu üzerinde durarak akıllarda kalan veya cevap bekleyen sorulara ışık tutmaya çalışacağız. O halde gelin, siz değerli okurlarımız ile bu konuyu birlikte incelemiş olalım. 🙂
Koşu Bandında Koşmanın Faydaları
Her ne kadar dışarıda yapılan koşular gibi verimli olmasada, zor durumlarda antrenman temposunu devam ettirebilmektedir.
Koşu bandında koşmak, yeni başlayanlar için, ilk seviyede adaptasyon sağlamak ve efor harcamak yönünden kolay olabilmektedir.
Orta ve ileri seviyedeki kişilere yönelik, çeşitlilik anlamında birçok olanak sunmaktadır. Teknik özellikler kullanılarak, HITT ve LISS gibi kardiyo ayrıca bir yokuşa karşı zorlayacı koşular yapılabilmektedir.
Özellikle koşuya yönelik temeli olanlar, elde olmayan imkanlardan dolayı koşu bandı üzerinde, hız antrenmanlarını belli bir seviye kadar yapabilmektedir.
Koşu Bandında Koşmanın Zararları
Dışarıda yapılan doğal koşular, daha uygun formda ve verimli olmaktadır. Ancak sürekli olarak koşu bandı üzerinde koşmak, belli konularda risk oluşturabilmektedir. Koşu sırasında bir yerlerden destek almak mümkün olmazken, koşu bandında bulunan korkuluklar istenilen koşu formunu sağlamamaktadır.
Koşu sırasında birçok kas grubu görev almaktadır. Yere basma ardından vücudu ileri taşıma ve devamında birbirini tekrar eden mekanik bir işleyiş seyretmektedir.
Koşu bandında ise kişi, zeminden itiş gerçekleştirmemektedir. Tam aksine zemin, ayağın altında kendiliğinden kaymaktadır. Durum böyle olunca, doğal koşu formunda çalışan kas ve/veya kas grupları, daha pasif kalmaktadır.
Aynı zamanda toprak, çim veya özel olarak hazırlanan parkur/pist zeminler, ayağın belli bir kuvvet ile temas etmesi sonucunda darbeyi emebilmektedir. Bu sayede koşu mekaniği sürdürülebilir ve daha konforlu olmaktadır. Koşu bandında ise, zemin konusu daha farklı sonuçlar doğurabilmektedir.
Koşu bandında koşmak, süspansiyon sistemleri ne kadar iyi olursa olsun, doğal olanı sağlayamaz. Ayrıca sürekli olarak ve farklı kişiler tarafından kullanılabilir olması, süspansiyon sistemini zayıflatarak zemini gün geçtikçe daha sert hale getirmektedir.
Bunların yanında, doğal koşu formunda ayak yere topuktan değil, tarak kısmından yaylanarak ilk teması gerçekleştirmektedir. Koşu bandı ise, ayakta zemine temas eden ilk kısım topuk olmakadır. Bu durumun ortaya çıkardığı şok etkisi ise, kemiğe binen yükü artırmaktadır.
Bu problemlerden kaynaklı olarak koşu bandı, kişilerde belli bir süre sonra eklem ve/veya kas sakatlıklarına kapı aralamaktadır. Ortaya çıkabilecek sakatlıkların önünde geçilmesi veya sakatlık riskinin en aza indirilmesi için dikkat edilmesi gereken birkaç husus bulunmakadır.
Dikkat Edilmesi Gerekenler
- Zemin konusunda değindimiz hususları dikkate alarak hem koşuya, hem de zemine uygun ayakkabı temin etmek.
- Koşu bandının üzerine çıkmadan önce koşuya ve koşu bandının etkilerine karşı uygun bir ısınma yapmak.
- Doğal koşu formuna yakın olması için mümkün mertebe yandaki korkuluklara tutunmamak.
- Adım sıklığı ve aralığını, ayak altında kayan zeminin üstünde dengeli şekilde koşmak için özellikle ayarlamak.
- Koşu için belirlenen süre bitene kadar, sıklıkla saate ve/veya koşu bandında bulunan dijital bölüme bakmamak.
- Koşu temposunu, yavaş seviyeden ileri seviyeye doğru çıkararak ve aynı şekilde ileri seviyeden yavaş seviyeye doğru tempoyu düşürerek tamamlamak.
Konuyla ilgili olması bakımından “Koşucu Bacağı Sendromu” başlıklı içeriğimizi de ayrıca okuyabilirsiniz. 🙂